Türkiye’nin sessiz çığlıklarından biri daha geçtiğimiz günlerde ayyuka çıktı. Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Harun Çiftçi’nin, dört yıl boyunca üniversitenin döner sermayesinden kendisine ayda 1 milyon 210 bin lira maaş bağladığı öğrenildi. Evet, yanlış duymadınız. Akademik unvanı “Rektör” olan bir kamu görevlisi, bir devlet üniversitesinin başındaki bir isim, aylık 1 milyon 210 bin lira gelir elde etmiş! Bu, sıradan bir etik sorunu değil; bu, devletin içinden sistemli bir şekilde hortumlanması, kamunun soyulmasıdır.
BU BİR SUÇTUR, BU BİR VİCDANSIZLIKTIR
Türkiye’de binlerce akademisyen düşük maaşlarla ayakta durmaya çalışırken, gençler asgari ücretle laboratuvar asistanlığı yaparken, milyonluk maaş alan bir rektörün olması bir utanç değil midir? Bu bir idari kusur değil, bu düpedüz ahlaki iflas ve kamuya ihanettir. Bu parayı almak sadece yanlış değil, yasa dışı bir sistem kurularak yapılmış bir kamu zararıdır.
Öğrencilerin harçlarından, bilimsel projelere ayrılan fonlardan, eğitim ve araştırma bütçelerinden kesilen bu milyonlar; bir kişinin cebine girmişse, orada suç vardır. Bu suç sadece kişiye ait değil, göz yuman, görmezden gelen, denetlemeyen her kurumun da sorumluluğundadır.
YÖK NEREDEYDİ? SAVCILAR NEDEN SESSİZ?
Bu olay ortaya çıkana kadar, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) neredeydi? Maliye denetmenleri, Sayıştay raporları, İç Denetim mekanizmaları ne işle meşguldü? Bu ülkenin savcıları, kamu malı talan edilirken neden susuyor?
Kendisini görevden alarak “olayı kapatma” telaşına giren yetkililere sesleniyoruz: Bu iş sadece görevden almakla kapanmaz. Her kuruşun hesabı sorulmalı, Harun Çiftçi’den ve varsa benzer şekilde hortumlayan diğer yöneticilerden tahsil edilmelidir. Bu olay emsal teşkil etmeli, başka hiçbir üniversite yöneticisi benzer bir fütursuzluğa cesaret edememelidir.
BİLİMİN YÜZ KARASI, ADALETİN İMTİHANI
Bu yaşananlar, üniversitelerin bir kısmının ne hale geldiğini gözler önüne seriyor. Bilimin ışığı olması gereken yerler, rantın ve lüksün merkezi olmuş durumda. Devletin imkânları, kendi yandaş çevresini zenginleştiren bir yapıya dönüşüyor. Bu sistem değişmeden; liyakatsiz atamalar, keyfi uygulamalar, hesap vermeyen rektörler ortadan kalkmadan bu hastalık tedavi edilemez.
Devletin en tepesinden en alt birimine kadar herkes bu olayın üzerine gitmelidir. Bu mesele sadece bir “rektörün maaşı” değildir; bu mesele devletin itibarı, gençliğin geleceği ve adaletin terazisidir.
Sayın Cumhurbaşkanı’na, YÖK Başkanlığı’na, TBMM’ye ve kamuoyuna açık çağrımızdır:
Bu skandal sadece görevden alma ile geçiştirilemez. Harun Çiftçi ve varsa benzer uygulamaları yapan tüm üniversite yöneticileri hakkında ivedilikle soruşturma açılmalı, yargı süreci başlatılmalı, haksız yere alınan her kuruş kamunun kasasına geri dönmelidir.
Aksi takdirde bu millet, susanları da, göz yumanları da, susturanları da affetmeyecektir.
Çünkü bu millet, boğazında tıkanan o 1 milyon 210 bin liranın hakkını helal etmez!


